22 Mart 2009 Pazar

Okuduğumuzu anladık mı?




(foto:"the little riding hood")

***

Yıllar boyunca pastel resimlerle dolu o hayat bilgisi kitabında yer alan okuma parçalarının ardından bize sorulan o malum, alaycı soru: "Okudunuğunuzu anladınız mı?... ve bu soruyla büyüyen bir çocukluk geliyor aklıma...

Okuduğumuzu anlamadıysak bu bizim birer kaskafa olduğumuz anlamına mı gelir?
Kabul etmek gerek ki alaycı, küçümseyen bir hava yaratıyor bu soru zihinlerde. Özellikle Gelişme çağında, hayata herşeyi merak eden iki gözle bakarken bu sorunun anlatmak istedikleri es geçiliyor... Belki de uzun süreler okuduğumuzu anlamadık. Ne var ki "çocukluk hikayeleri"nin gerçek hayattaki uyarlamalarını göz ardı etmek mümkün değil. Hayat, adeta okuduklarımızı bize sonradan anlatıyor... Nasıl mı?

***

Uyku öncesi ebeveynlerimizden dinlediğimiz masalların o kadar da masum, gerçek hayattan o kadar da uzak olmadığını fark ediyor insan. 'Yeni-yetme kırmızı başlıklı kız'daki "kırmızı" nın cinsellik dürtülerini, avcı'nın babayı, anne'nin süper-ego'yu, kurdunsa erkekleri temsil ettiği anlaşılıyor.


***

Tüm çocukluğumun 18. yy yarı-pornografik öykülerden günümüze törpülenmiş masallarla bezenmiş olduğunu öğrenmek, beni açıkcası bilinçaltımdaki bu ve buna benzer mayınların korkusuna sardırdı. "the little riding hood" : kırmızı başlıklı kız, namı diğer argo çevirisiyle: orta malı, bize bir resmin göründüğünden ne kadar da uyaran ve haberci olabileceğini anlatıyor.
***
Alis'in Harikalar Diyarı'na gitmesinin tek sebebi, sapık düşünceli bir matematik profesörünün, çalıştığı üniversitenin dekanın küçük kızı hakkındaki fantazilerini gerçekleştirmesi uğrunaymış. Profesör böylelikle saplantısını örtülü bir dille anlatabilmiş tüm dünyaya. Dekanın küçük kızı Alis, sözde harikalar diyarının hakkında yazılan bir fantazi ortamından başka birşey olmadığını anladığında henüz 21 yaşındaydı... Okuduğunu anlayınca geriye onun için tek bir şey yapmak kalmış. Hayatına bir son vermek... Zira alis hep hocasının ona yazdığı hikayelerle uyurmuş.Öyle görünüyor ki Alis, belki de hiç bir zaman "harikalar diyarı"na gidemeyecek...
Eminim bunları okuduktan sonra en yakın sahafa gidip, "alis harikalar diyarında" adlı kitabı alıp, defalarca ballandırılarak anlatılmasına rağmen dayandığı tarihçeyi göz önünde bulundurarak yeniden okumak isteyeceksiniz. Çevirisi yerine orjinal metni denemenizi tavsiye ederim...




Ne yazık ki bunlarla da bitmiyor cocukluğumuzda bilinçaltımızda saklanan gerçekler... Pamuk prenses ve yedi cüceler, yakışıklı bir prensin öperek uyandırdığı güzel bir kızın hikayesinin aksine, evli bir adamın tecavüz ederek uyandırdığı sokak kadınının öyküsünden başka bir şey değilmiş. hansel ve gretel, kül kedisi... Ve daha bir çok ünlü hikayenin ardında yatan bambaşka bir tarihçe varmış. Bize anlatılmak istenenler önemli bir "ikaz"mış. gerçek hayata dair bir uyarının ilk uyarlamasıymış...

Peki hayat sürekli ters-yüz eden bir zeka oyunu mu? Okuduğumuzu anlamak mı önemli olan? Yoksa okuduğumuzu yazanların kol gezdiği bir dünyaya alışabilmek mi?
***

baştaki resme bir daha bakıyorum da... Sanırım daha resimlerden ve hikayelerden öğrenecek ve anlayacak çok şeyimiz var...


korcan atalay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

şukela... pek güzel oldu prafo...