8 Mayıs 2009 Cuma

Halimi anlama çabalarım-I

İnsanlarız, birer birer her birimizin mayasında sevgi var. An olur bir gönülden taşar iki sevgi ve karışır, ne yaptığını unutursun ve nedenlerini. Hayatın soyut bir şiir yazar gibi bilinçaltından gelen kelimelerle kurduğun cümlelerdir. Böyle zamanlarda takip ettiğin mantığın değil seni peşinden sürükleyen gölgelerdir. Günlerin neyin doğru neyin yanlış olduğunu sormaktan korkarak geçer. En kötüsü gecelerin, kendine kalışların, tüm iradeni yıpratır. Bozulur, “kimi zaman dolan kimi zaman sükûnet içinde konuşan” iki gözün sıcak cereyanında, bozulur verdiğin tüm anlam yaşadığın hayata. Ardından az uyumak gelir sorular yırtar perdesini uykuların, çok olduğun anlarda dahi yalnızlıklar büyütürsün. Geçmişe sadakatin ve yeninin heyecanı seni cendereye alır, çırpınırsın, sırtüstü uzanırken baktığı yeri görmeyen gözlerinde dillendirmekten utandığın hayallerin kurulur. Gözlerini kapattığın anda başrolleri kendin dağıttığın ve senaryosunu yazdığın, galasına bir tek sen’in davetli olduğu bir filmdir başlar.

Vicdan diyorum sonra ya vicdan... Öyle bir hal ki bu ruhun ızdırabını çektiği, kimsenin bilmediğinden kendini sorumlu tuttuğun anlar, sakladıkların köşe bucak kendinden bile, kuramadığın,kurduğunu hissederken korkulara kapıldığın cümleler..
Issız yürürken sokakları bir müzik dudağına takılır o müziğe takılır aklın, aklına bir gönle sığdırmaya çalıştıkların takılır, cenderesinde sıkıştığın pişmanlıkların, iradenin dağılışı, gölgelerin peşinden gidişin, ne istediğini bilmeyişin, soruların, yitirdiğin duyguların, yitirmek üzere oldukların, yitirmekten korktukların, üstü kapanan toz tutan tozu alınası yanların.

Büyük yangınlarından arta kalan külleri savuran rüzgârların vardır, yüzüne gözüne bulaşır külleri. Uzak olmak belki çözer düğümleri, ya da yakın olmak. Olabilmesi elinde olmak. Elinde olandan uzak, olmayana yakın olmak. Gizlemek dilleri ve sesi ve kelimeleri. Anlaşılmamak için elinden geleni yapıp hissedilmeyi bekleyen bir şiir gibi. Oyuncak dükkânı değil ki bir çocuğun kaybolduğu içinde, bir tanesini seçmeye mecbur bırakıldığı maddi gerekçelerle, bu başka bu farklı bu tüm diğerlerinden diğeri… İstemek değil bu istemek bilmeden ne istediğini…
En azından zamanın ne getireceğini kestirebilsek güzel olurdu. Susturmalı, tek rayda sağa mı sola mı diyen bir treni. Bu belki.

Metehan AKKAYA
17.12.2008 / 01.53

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

şukela... pek güzel oldu prafo...